1 Mart 2011 Salı

Bir değerlendirme ve Yardım Çağrısı


(Aralık 2010)

Aralık ayı benim için çoğunlukla iç dünyama döndüğüm bir ay oluyor. Son yıllarda sosyal sürdürülebilirlik adına bu işi daha sıkı tutar oldum. Çevremde eleştirmek durumunda olduğum oluşumlardan daha iyisini nasıl yapabilirim diye hep kafa yoruyorum.

Aralık ayı, iç dünyama yaptığım yolculuk kadar, bir sonraki yıla hazırlanmak için de, geriye dönüp baktığım ve değerlendirme yaptığım bir ay. Aralıkta doğduğum için, doğumun verdiği tazelik ve muhteşemlikle bir sonraki yıla başlamak istiyorum. Sonbahar, her projenin sonuna doğru olan bir sıkışma, bir olumsuzluk gibi algılanabiliyor. Aslında bunu bir doğuma hazırlık gibi değerlendirmek de mümkün. Geçmişe bakarak dersler çıkarıp, geleceğe dair planlar yapmak, tıkanabilecek noktaları hesaplamak ve yaratıcılığı davet edecek ortamlar hazırlamak… Ama tek başına olmuyor bu işler…

Aralık ayının onca cümbüşünün ve kalabalığının arasında kendimi yalnız hissediyorum. Aynı bir projede olduğu gibi.. Onca iş yapılmışken, sonuna doğru bir yılgınlık, bir sıkışma hissinin oluşması, bir stresin yaşanması gibi. Aylar süren bir hazırlık ve çekilen sancılar.. Sonunda herşey çok güzel olacak biliyorum. Ve bunu bir karadelik durumundan çevresine ışık saçan bir duruma nasıl dönüştürebilirim. Onu sorguluyorum..

Bir grubun içindeyim, bir projenin içindeyim, bir kampanyanın ortasındayım ve bir gariplik seziyorum. Bir kucaklama var ama sıcaklık yok.. bir öneri var ama içerik yok.. bir atılım var ama takdir yok.. bir eylem var ama dayanışma yok.. bir yaşam var ve yeterince beslenmek yok.. nasıl yola devam edebilirsin eğer aşk, besin, vizyon yeterince vurgulanmıyorsa. Olsa olsa sürünürsün eldeki her şeyi tüketerek.

Acaba ben birileri için yemek pişirirken onları yemek pişirmeye nasıl motive edebilirim; bir bilgiyi paylaşırken onların gerektiğinde bu bilgi üzerinden kampanya yürütebilecek güce nasıl ulaşabilirler.

Ben de pek çok insan gibi isyanlardayım… toprak anaya, kadına, öğrenciye, gence, azınlığa, fakire, farklı olanlara yapılan haksızlığa.. Her bir yanımızı bir yabancılaşma bir sömürü düzeni sarmış. Ve bizler de bu akıntının içinde farkında olmadan birbirimizi tüketiyoruz gibi geliyor. Ya da farkında olmadan bu sömürünün bir parçası oluyoruz. Mutluluğumuzu, iyiliğimizi, emeğimizi paylaşarak çoğaltmak yerine, acımızı, ezikliklerimizi, öfkemizi başkalarına kusuyor ve negatif yönde kelebek etkisi yaratıyoruz.

Eğer günlerdir açsak.. eğer doya doya yemek yeme şansımız yoksa, eğer bizim açlıktan karnımız çökerken, birileri ağzından salyarak akarak yemek yiyorsa biz bu durumda ne yapabiliriz. İşte olayın can alıcı noktası burada. Kafam burada karışıyor. Ben isterim ki bu durumda elime geçirdiğim ekmeğin nereden geldiğini sorgulayacak bir duruşum olsun. İsterim ki ekmeğimin yarısını en az benim kadar aç olan birisine vereyim. İsterim ki öyle bir ortam yaratayım ki, hep beraber ekmeklerimizi, zamanımızı, enerjimizi birbirimizle paylaşalım ki daha mutlu bir dünya oluşabilsin.

Şikayet ettiğimiz durumlar kendiliğinden mi düzelecek? Aklım bu işin içinden hiç çıkamıyor.. Birey olarak biz zamanımızdan, çocuğumuzun rızkından, akşamları yatağı zor gören bedenlerimizin enerjisinden, sürünerek kazandığımız paralardan bir şeyler ayırmazsak bu işler nasıl yürüyecek?

Hepimiz gibi, görmek istediğimiz değişime kendimden başladım. Çevremde var olan her türlü oluşumu bu yönde harekete geçirmek için ben ne yapabilirim onu düşünüyorum.. Lütfen yardım edin…Ben çırpındıkça batan ve battığının bile farkında olmayan bir durumda olmak istemiyorum ve hiç kimsenin de olmasını istemiyorum. Kafamı hangi konuya çevirsem doğada gördüğüm o bereketi ve çabayı görebilmek istiyorum ama genellikle hayal kırıklığına uğruyorum, alternatif konularda bile. Rehberim olan ve parçası olduğum doğaya baktığımda ise çölde binbir zor şartlarda yetişen bitkinin bile çiçeğinin ve meyvesinin olduğunu görüyorum. Hatta zor durumda kalan yani, suyu besini tehlikeye giren bitkiler kendi nesillerini devam ettirebilmek için daha çok meyveye yöneliyorlar. Bizler de en azından içinde sıkıştığımız kısır döngüleri kırabilmek için var olduğumuz oluşumlarda bu yöntemi uygulayabilir miyiz?

Gelecek yılda, yıllardır hazırlandığım üzere, güçlü bir atılım içinde olmak istiyorum. Ama kendi başıma “ben” olsa olsa bir tohum olabilirim. Benim, benim gibi olan herkesin besine, suya, var olabilmek için bir iklime gereksinmesi var. Benim ve benim gibi düşünen arkadaşlarımın birbirlerini (desteklemek bile yetmiyor) besledikleri, birbirlerini gerçekten görebildikleri bir ortama gereksinimi var.

Farkında olmadan üstümüze çöken bu yabancılaşmada, bu samimiyetsizlik içinde bir sıcaklığa gereksinmem var. Var olduğum her oluşum ve projede yapılanın hakkının verilmesine gereksinmem var.

İnanıyorum ki ben yalnız değilim. İnanıyorum ki tüketmek için değil, üretmek için doğadaki gibi fazlalık (surplus) oluşturmak için el ele vermeliyiz. Çevremizde var olan o sinsi hastalıkla nasıl baş edebileceğimize dair elbirliği yapmamız gerekiyor. Olumsuz olarak gördüğümüzü dengelememiz, iyi olanı desteklememiz, görmek istediğimizi beslememiz gerekiyor diye düşünüyorum.

İşte benden bir haykırış.. gelecek kuşaklara daha güzel bir dünya bırakabilmek için, onların suratına utanç içinde bakmamak için kendime dürüst olmaya çalışıyorum. Sanırım görüntüde olan bir çok konunun altını çok daha iyi doldurmam / mız gerekiyor. Bir sonraki yıl aralık ayında kendimi aldatmama izin vermeyecek dostlarla beraber olabilmek istiyorum.

Şu ana kadar içinde bulunduğum gruplarda bana destek olan, omuz omuza proje yürüttüğüm arkadaşlarıma şükranlarımı sunarım. Çünkü bu yazı da dahil olmak üzere hep kendimi bulmaya çalışarak, hep son enerjime kadar çırpınıp duruyorum. Ama görüyorum ki, hiç de yalnız başıma sürdürülebileceğim bir yolda değilim. Bir şekilde ucu ucuna bu günlere gelmiş olsam da, bu, dostlarımın desteği sayesinde oldu. Artık bunu dönüştürmem gerekiyor.

Sivil harekette, kampanyalarda, projelerde, yogada, patikada… bir yıllık katkım ne kadar olmuştur bilemiyorum ama bildiğim en önemli şey yardıma gereksinmem var.

Sizin de benim gibi “yardım çağrılarınıza”, ilginize, yorumlarınıza, yanıtlarınıza, önerilerinize, eleştirilerinize, kucaklamanıza, sarılmanıza gereksinmem var. Birey olarak, katılımcı, sorumluluklarının farkında olan ve taşıyan dostlara gereksinmem var.

Her adım ne kadar küçük olursa olsun, benim için çok değerli ve benim için bir yaşam enerjisi. Doğuma ve dönüşüme ortak olmanız dileği ile….

erol b. scott, erolbenjamin@yahoo.com